Zaman Harmanı Tekniği Nedir?


Facebook’taki fotoğrafçılık sayfamda, mesajları yanıtlama oranım %100. Çünkü takipçilerimden gelen tüm sorulara istisnasız cevap veriyorum. Sayfama ziyarete gelip bu cevaplama oranımı görenler de, tabii hiç çekinmeden sorularını sıralıyorlar. 🙂  Geçen gün şöyle bir soru geldi; ‘’Güner Bey bu fotoğrafı nasıl çektiniz? Bende de sizin makinenizden var. Profesyonel grafik tasarımcı olduğum için, Photoshop’u belki sizden daha çok iyi kullanıyorumdur. Ama çektiğim hiç bir fotoğraf sizinki gibi olmuyor. Çıldıracağım artık, lütfen bana ne yapmam gerektiğini söyleyebilir misiniz?’’

Bu soruyu soran sevgili fotoğrafçı dostumu o kadar iyi anlayabiliyorum ki. 🙂 Çünkü şuanda ne hissediyorsa, bir zamanlar ben de aynısını hissediyordum. Cevabım şu oldu; ‘’Parayı bastırdığın anda dünyanın en iyi gitarına anında sahip olabilirsin. Müziğe yatkınlığın sebebiyle, kısa sürede o gitarı çalmayı da öğrenmiş olabilirsin. Ama maalesef hemen beste yapamazsın. ’’

Bu konuya neden böyle başladım? Çünkü sorulan bu soru ile geçmişte yaşadığım kötü bir tecrübe, büyük benzerlik taşıyor. Vermek istediğim mesaj birazdan çok daha iyi anlaşılacak…


‘’Zaman Harmanı’’ tekniğini ve hikayesini anlatmak için, sizi kısa bir süreliğine zamanda geriye götürmek istiyorum.

Fotoğrafçılık, son durağın neresi olduğu belli olmayan bir öğrenme yolculuğudur. Bu yolculuk esnasında bir çok ara duraktan geçeriz. Ama bazen, eskiden geçtiğimiz bazı duraklara geri döndüğümüz olur. İşte zaman harmanı fotoğraflarımın ortaya çıkma hikayesi de aynen böyle. Yani eskiden geçtiğim bir durağa geri döndüm. 🙂

Bu yazıda size fotoğrafçılığa başlama hikayemi anlatmayacağım için, ilk başlardaki durakları atlayarak, fotoğraflarımı JPEG formatında çektiğim duraktan itibaren anlatmaya devam ediyorum… O dönem bırakın dijital fotoğraf işlemeyi, henüz RAW formatından bile bihaberim. Bir gün, fotoğrafıma eleştiri yapmasını istediğim Amerikalı bir üstat dedi ki, ‘’Gökyüzü iyi pozlanmış ancak yeryüzü çok karanlık göründüğü için kompozisyon belli değil. Eğer JPEG yerine RAW formatında çekersen ve bazı eski fotoğrafçılar gibi inat etmeyip dijital işleme yapmayı öğrenirsen, bundan çok daha güzel fotoğraflar elde edersin.’’ Bu tavsiye sonrasında hemen RAW durağına, ardından da dijital işleme durağına geçtim. ACR programında RAW işlemeyi kısmen öğrendikten sonra, elbette bir sonraki durak Photoshop’tu. Menülerine ve araçlarına alışıyorum diyordum ki, ‘’maskeleme’’ tekniği çıktı karşıma. ‘’Neymiş bu maskeleme’’ derken, bu defa ‘’Luminosity Masking’’ diye kısmen karmaşık bir kavrama tosladım. ‘’Bu nasıl bir teknikmiş yahu’’ falan derken, kendimi bu konuyla ilgili yaklaşık 1000 sayfalık İngilizce bir dokümantasyonu okurken buldum. Bir yandan bunları okuyup, bir yandan okuduklarımı Photoshop’ta pratiğe dökmek ve alışmak yıllarımı aldı. İşte tam Luminosity Masking tekniklerini öğrenirken kafayı yemek üzere olduğum zamanlardı ki, aklıma şöyle bir soru geldi; ”Maskeleme tekniği ile farklı pozları birleştiriyoruz da, neden farklı zamanları birleştirmeyelim?’’ Belki ilginç ve fantastik bir sonuç çıkabilir diye hemen işe koyulup, deneme amaçlı çekim yapma amacıyla eski evimin balkonuna tripodumu kurdum. Önce öğlen saatlerinde bir fotoğraf çektim. Tripodu geceye kadar sabit bıraktım ve aynı sahnenin gece yarısı da bir fotoğrafını çektim. Bu iki fotoğrafı hemen Photoshop’ta basit maskeleme işlemi ile birleştirdim. O zaman bana ilginç gelen ama şuanda çok komik ve saçma gelen sonuç şöyleydi; manzaradaki ufuk çizgisinin üzeri gece, altı gündüz. 🙂 Sanki çok iyi bir şey yapmışım gibi, hemen heyecanla fotoğrafı yabancı bir foruma yükleyip, üyelerden yorum yapmalarını istedim. Övgü beklerken, öyle ağır eleştiriler geldi ki, neredeyse fotoğraf çekmeyi bırakacaktım, o derece. 🙂 Yalnız eleştiriler öyle böyle değil; ‘’Bu ne saçmalık böyle!’’, ‘’Aklını mı yitirdin dostum!’’, ‘’Sen fotoğraf çekmeyi falan bırak!’’, ‘’Siz dijitalciler artık fotoğrafı işini iyice bozdunuz!’’ cümleleri en hafif olanları… Aslında genel olarak vermek istedikleri mesajın Türkçesi şuydu; ‘’Fotoğrafının altı kaval, üstü şişhane! Bırak bu maskeleme ayaklarını falan. Her ne yapmak istediysen, becerememişsin işte.’’

Bu olay sonrasında, zamanın farklı saatlerini birleştirme fikrinden uzaklaşıp, eğitimime kaldığım devam ettim. Uzun bir süre geçtikten sonra, bir gün 500px.com’da harika bir şehir manzarası fotoğrafı gördüm. Fotoğrafta öyle bir büyü vardı ki, sürekli bakmaktan gözlerimi alamıyordum. Fotoğrafçı, imkansız bir manzarayı çekmiş gibiydi. O güne kadar böyle bir fotoğraf hiç görmemiştim. Fotoğrafta hem gün batımının o eşsiz renkleri vardı, hem de aynı anda şehir ve evlerin ışıkları ışıl ışıl yanıyordu. Normalde bu ikisinin aynı anda olması imkansızdır. Çünkü gün batımındaki o güzel renkler ortaya çıktığı saatlerde, havanın aydınlık olması sebebiyle şehrin ışıkları yanmaz. Diğer bir deyişle, şehrin ışıkları yandıktan sonra renkli gün batımı çoktan bitmiş olur. O fotoğrafın nasıl çekildiğini ve nasıl bir işleme tekniği kullanıldığını düşünürken, fotoğrafçıyı hemen takibe aldım tabii. Kullanmış olabileceği tekniklerle ilgili günlerce tahmin yürütüp durdum. Aynı fotoğrafçı bir süre sonra aynı güzellikte başka bir fotoğraf daha paylaştı. Ve yine aynı teknikle çekilmişti. Bu defa dayanamayıp nasıl çektiğini sordum. Gönderdiği cevap, sadece bir göz kırpma ikonu oldu. Belli ki beğenilen bir şey yakalamış ve bunun ekmeğini yiyene kadar da sırrını paylaşmak istemiyordu.

Merakımdan kudurup düşünmeye devam ederken, yeni bir fotoğraf daha paylaştı ve o fotoğrafın adını “Time Machine” koymuştu. İşte o anda bende şimşekler çaktı. Sahnenin farklı zamanlardaki fotoğraflarını çekerek, maskeleme ile birleştirilmişti. Yani benim bir süre önce travma yaşadığım ve hafızamdan silmek istedim fikir, profesyonel bir el tarafından mükemmel bir teknikle icra edilmişti.

Benim o ilk başarısız deneme yaptığım dönemde üç eksiğim vardı; 1) Doğru saatlerde çekim yapmamıştım. 2) Photoshop becerilerim yeteri kadar gelişmemişti. 3) En önemlisi; henüz gitarımla beste yapacak kadar ilerlememiştim.

Bu tekniği icra edecek yeteri kadar teknik bilgi ve Photoshop tecrübesine sahip olduğumu düşünmeye başladıktan sonra, ilk denemem için ikonik ve akılda kalıcı bir lokasyonda çekim yapmak istiyordum. Bu yüzden, 2016 yılındaki İtalya seyahatime kadar, bu teknikle ilgili güncellenmiş bilgilerimi uygulamaya dökmek için ciddi bir girişimde bulunmayarak doğru zamanı bekledim. Nihayetinde, İtalya seyahatimde içime sinen bazı çalışmalarım oldu.

Daha önce bu tekniği uygulayan bir Türk fotoğrafçı olup olmadığını bilmiyorum. Varsa bile, ben görmemiş olabilirim. Tekniğe herhangi Türkçe bir isim verilip verilmediğini de bilmiyorum, ama ben kendimce bu tekniğin Türkçe adını ‘’Zaman Harmanı’’ koydum. Dileyen istediği adı kullanabilir elbette. 🙂


Peki tam olarak nedir bu ‘’Zaman Harmanı’’?

Öncelikle, bu teknikle ilgili bahsedeceğim detaylar, fotoğrafçılığa yeni başlayan dostlarıma belki biraz ağır gelebilir. Ancak, temel Photoshop bilgilerini biraz ilerletip bu makalemi tekrar okudukları zaman, verdiğim bilgiler kendilerine çok daha anlamlı gelecektir.

Bu teknik özetle şöyle;

Başarılı bir sonuca ulaşabilmek için, bazı kavramların doğru biçimde bir araya gelmesi gerekiyor;

1) Doğru zaman ve doğru ışık.
Doğru zaman, genel olarak günün sona erdiği saatleridir. Doğru ışık ise, gün batımı saatlerindeki sıcak tonlu ışık ve güneş battıktan sonraki mavi ışıktır. Gün ortasının sert ışığı ile günün çok geç saatleri birleştirmek hiç bir işe yaramayacaktır.

2) Doğru lokasyon.
Kompozisyonu güçlü bir yerde çekim yapmak, fotoğrafın başarı şansını artırır. Sıradan bir şehir ya da ilçenin fotoğrafını çekerseniz, tekniği tamamen hatasız uygulasanız bile, izleyici açısından sonuç pek tatmin edici olmayacaktır. Yani ilgili çekici bir kompozisyon şart.

3) Doğru hava şartları.
Hava durumunu kontrol ederek, doğru hava şartlarının oluşacağı tahminiyle çekim yapmaya gitmek gerekir. Parçalı bulutlu havalar, en ideal havalardır. Çünkü bulutlar altın saatlerde renkli görünecekler ve fotojenik olacaklardır.

4) Sabır.
Mevsime göre değişmekle birlikte, çekim yapılan lokasyonda bazen saatlerimizi geçirmemiz gerekebilir. Çünkü çekim aşamasındayken sahadaki hedefimiz, aynı lokasyonun ‘’altın saatler’’i ile ‘’mavi saatler’’ini makineye kaydetmek olduğu için, makinemizin tripod üzerinde uzun süre sabit kalması gerekecek. Bu süre kış aylarında 45 dakika ile 1 saat arasındayken, yazın 2-2.5 saate kadar uzayabilir.

5) Sürekli çekim.
Altın saatlerin başlangıcından mavi saatlerinin sonuna kadar geçen süre içerisinde, 2-4 dakikada bir, sürekli çekim yapmak gerekir. Çünkü en renkli ya da en mükemmel ışığı hangi karede ya da tam olarak hangi dakikada/saatte yakalayacağımızı önceden kestirmemiz mümkün değil. Bu zaman dilimlerinde ışık çok hızlı değiştiği için, hangi kareyi kullanacağımıza edit aşamasında karar vereceğiz.

6) Bracket çekim.
Sahnedeki tüm dinamik aralığı makineye kaydettiğimizden emin olmak için, bracket çekimler yapmak gereklidir. Yani bunu bir önceki madde ile birleştirirsek; her 2-4 dakikada bir deklanşöre her bastığımızda, ışığın şiddetine göre 3-5 yada 7’li bracket çekim yapılmalıdır.

7) Post Aşaması:

A. Fotoğraf seçimi:
Sahadaki çekim kadar, fotoğraf seçimi de önemli bir aşamadır. En kritik olan şey ise, yüzlerce kare arasından 3 tane ‘’ana kareyi’’ seçmektir.

Bunlardan ilki; en iyi ‘’Altın Saatler’’ karesi, ikincisi; en iyi ‘’Erken Mavi Saatler’’ karesi, ve üçüncüsü; en iyi ‘’Geç Mavi Saatler’’ karesidir. (Ayrıca seçilen bu üç ana karenin diğer bracket çekimleri de, gerekli durumlarda kullanılmak üzere seçilecektir.)

Her üç ana kare de, kendi zaman dilimine ait ışığın en iyileri olması gereklidir. Bazen öyle durumlar oluyor ki, seçtiniz karenin bir kaç dakika öncesinde ya da bir kaç dakika sonrasında bile çekilen pozlar işe yaramayabiliyor. Bu yüzden, özellikle kış aylarında ya da hızlı değişken ışık koşullarında, daha sık aralıkla çekim yapmak önemlidir. Böylece doğru kareleri seçme şansımızı artırmış oluruz

Peki ideal 3 kareyi hangi kriterlere göre seçeceğiz?

1) ‘’Altın Saatler’’e ait karenin seçimi, kısmen en kolayıdır. Çünkü renklerin ve bulutların en güzel ve en fotojenik göründüğü kareyi seçeceğiz.


Altın Saatler

 

2) ‘’Erken Mavi Saatler’’e ait kareyi seçerken dikkat edilmesi gereken husus, mavi saatlerin ilk başlangıç anlarından bir kare seçmektir. Seçimi yaparken; yeryüzünün düşük kontrastlı ve dengeli bir mavi ışıkla yıkanmış olmasına, tamamen karanlıkta kalan bölgenin olmamasına, ve şehir ışıklarının henüz yanmamış olmasına dikkat etmeliyiz.


Erken Mavi Saatler

 

3) Şimdi sırada ‘’Geç Mavi Saatler’’ karesinin seçimi var. Özellikle bu karenin seçimi çok kritik. Çünkü bu karede, yeryüzünü aydınlatan doğal mavi ışık ile, yanmaya başlayan şehir ışıklarının arasındaki dengenin optimumda olması gerekir. İdeal kareden daha erken zamana ait bir seçim yaparsanız; şehir ışıkları yeteri kadar yanmamış olacak ve etkili sonuç vermeyecektir. Ya da bunun tam tersi; ideal kareden daha geç zamana ait bir seçim yaparsanız da; doğal ışık gücünü kaybederek yeryüzünü yeteri kadar aydınlatmayacak ve şehir ışıkları mavi ışıktan daha baskın hale gelecektir. Dolayısıyla, seçim yapılacak olan geç mavi saatler karesinde, doğal mavi ışık ile yapay şehir ışıklarının maksimum dengede olması gerekiyor. İki ışık türünün de birbirini bastırmaması gerekiyor. Yani ‘’Perfect Moment’’adı verilen ‘’doğru anı’’ yakalamamız gerekiyor. İşte bu en dengeli kare, günün sadece bir kaç dakikası arasında saklıdır. İşin bu kısmı gerçekten önemli; ‘’doğru anı’’ mutlaka yakalamak gerekiyor. Işıklar bazen gözü yanılttığı için, bu anın ne zaman olduğunu sahneyi canlı olarak izlerken ya da makinenin ekranından anlamamız pek mümkün olmuyor. Bazen sahadayken içimden ‘’o sihirli an şuan gerçekleşiyor’’ dediğim ama yanıldığım çok zamanlar oldu. ‘’Doğru anı’’ sadece edit aşamasında bilgisayardan bakarken görebiliriz. 🙂


Geç Mavi Saatler

 

B) Edit aşaması:
Tüm RAW işlemelerinizde çok agresif editler yapmamanızı tavsiye ediyorum. Yapmak istediklerinizi blend sonrası Photoshop’ta yaparsınız. Ama öncelikli amaç, blend yapmayı kolaylaştıracak sade/nört RAW editleri yapmaktır. RAW’ları agresif editlenmiş karelerin blendlerini yapmak pek kolay olmayacaktır.

1) Öncelikle ‘’Altın Saatler’’e ait ana karenin RAW’unu işliyoruz. Bu karenin ağırlıklı olarak gökyüzü kısımlarını kullanacağız. Dolayısıyla renk kararlarını da buna göre vermek gerekiyor. Dinamik aralık için (eğer gerekli ise), ana kare ile aynı bracket serisine ait eksi pozlanmış uygun bir kareyi, ana karenin patlayan yerlerini (örneğin güneş, bulutlar vs.) düzeltmek için kullanıyoruz ve Photoshop’ta dikkatlice blend yapıyoruz.

2) ‘’Erken Mavi Saatler’’e ait ana karenin RAW’unu işliyoruz.

3) ‘’Geç Mavi Saatler’’e ait ana karenin RAW’unu işliyoruz. Şehir ışıklarının bazı yerlerinde büyük ihtimalle tek RAW ile kurtarılamayacak patlamalar olacaktır. Bunları kurtarmak için, yine Photoshop’ta aynı bracket serisine ait eksi pozlanmış uygun kare ile patlayan bölgeleri blend ediyoruz. (Eğer tam olarak doğru anı yakalayamadıysanız, yeryüzündeki bazı yerler karanlıkta kalacaktır, bunları da artı pozlanmış kareler ile blend ediyoruz.) Daha doğal sonuçlar elde etmek için, bu blend işlemlerinde, temel maskeleme yerine, Luminosity Masking tekniği kullanmanızı tavsiye ediyorum.

4) Ana karelerin temel RAW işlemeleri ve dinamik aralık blend’leri bittikten sonra, şimdi sırada bu üç karenin Photoshop’ta blend edilmesi var.
Photoshop’ta önce Altın Saatler (1) ile Erken Mavi Saatleri (2) dikkatlice maskeleme yöntemi ile blend yapıyoruz. 1 ve 2’nin blend edilmesinden ortaya çıkan bu sonucu da, Geç Mavi Saatler (3) ile blend ediyoruz. (Buradaki sıralama önemli. Sakın ola işin başında Altın Saatler (1) ile Geç Mavi Saatleri (3) blend etmeyin, sonuç hüsran olacaktır.)

Geç mavi saatleri karesini (3), 1-2 birleşimine blend yapmanın en ideal yöntemi; Photoshop katmanların Blending Mode’larından birini kullanmaktır. Şöyle ki; 1-2 birleşiminden ortaya çıkan kareyi alt katman, 3’ü de bunun üzerine gelecek şekilde üst katman yapıyoruz. Sonra 3’ün Blending Mode’unu ‘’Normal’’den ‘’Lighten’’a değiştiriyoruz. Sonra bu katmana siyah maske koyuyoruz. Sonra şehir ışıklarının olduğu kısımları `-70 opasiteli beyaz fırça ile siyah maske üzerine yavaş yavaş uyguluyoruz. Şehir ışıklarının, 1-2 birleşimine doğal bir şekilde blend olduğunu göreceksiniz.

Sonuç olarak, tek seferde çekilmesinin imkansız olduğu, altın saatler ile mavi saatlerin birleştiği bir görsel şölen ortaya çıkarmış olacaksınız. 🙂


Zaman Harmanı

 

Zaman Harmanı’na, Canon EOS 5D Mark IV ile çektiğim bir görsel örnek daha vereyim;


Altın Saatler

 


Erken Mavi Saatler

 


Geç Mavi Saatler

 


Zaman Harmanı

 

Geçmişteki kötü tecrübemi şimdi tekrar düşündüğümde, ben daha elime gitarı bile almadan beste yapmaya çalışmışım. 🙂 Şuanda iyi beste yapıyorum demiyorum, ama en azından kendine ait dinleyicisi olan bestelerim var diyebilirim. Umarım zaman ilerledikçe daha da iyisini yapabilirim, hedefim bu.

Zaman Harmanı tekniği, en basit anlatabileceğim haliyle işte böyle sevgili dostlar. Unutmamak gerekir ki, doğal sonuçlara ulaşmak için bol bol pratik yapmak gerekiyor. Makalem biraz uzadığı için, değinemediğim bazı ufak tefek noktalar olmuş olabilir. Sahada ve post aşamasında takıldığınız noktalar olursa, Facebook fotoğrafçılık sayfamdan ya da Instagram hesabımdan bana özel mesaj atarak sorularınızı sorabilirsiniz. Uygun olduğum ilk saniyede size yardımcı olmak için cevap yazacağım.

Umarım makalem bu konuya istekli arkadaşlara faydalı olur. Yarattığınız sonuçları benimle de paylaşırsanız çok mutlu olurum.

Sürç-i lisan ettiysem affola. Mutlu çekimler dilerim…

Sevgilerimle,

Güner GÜLYEŞİL

Yorumlar